YATAK ODASI RENKLERİ HAKİKATEN ÖNEMLİ Mİ? - RÖPORTAJ

Bu başlığı blog yazılarıma eklemeyi düşündüğüm ancak ertelediğim aylarda bir röportaj teklifi geldi :) Bana da keyifle yanıtlamak düştü.

HOME ART / Mart 2021 / Röportaj: Gözde Ulusoy

image

Herbirimizin renklerle ilişkisi farklı. Bu nedenle, bir tık uzağımızdaki basmakalıp renk önerileri çoğunlukla yanıltıcı oluyor. Paylaşacağım ipuçlarının, renklerle kendi ilişkinizi gözlemleyebilmenizi ve renk seçimi yapabilmenizi kolaylaştırmasını umuyorum.

Yeşil, türkuaz ve mavi renkli mekanların, solunum sayısını azaltarak ve metabolizmayı yavaşlatarak bedeni gevşettiği ölçülebiliyor. Bu renkler; su, bitki örtüsü gibi yaşamsal ihtiyaçların mevcudiyetini çağrıştırdığından, psikolojik bir rahatlama etkisi yaratıyor olabilir. Ancak büyük odaların bu tonlarla renklendirilmesi, mekanın daha da büyük algılanmasına sebebiyet vereceğinden kaybolmuşluk hissi ile huzursuzluk yaratması da olası. İçsel güven hissini, toprak renklerinden edinen biriyseniz, elbette mekanınızda bejlerden ilerlemenizi veya pembede bu hissi buluyorsanız, pembe ile mekanınızı renklendirmenizi öneririm. Kişisel ve mekansal farklılıklar nedeniyle tek tip önerilerin neden yanıltıcı olabileceğini açıklayabildiğimi sanıyorum.

Bilimsel araştırmaların çoğunda, duvar rengi yerine “ışık” renginin uykuyu nasıl etkilediği gözlemlenmiş. Çoğunlukla uyku bozukluğu yaşayan kişiler üzerinde ve vücuda bağlanan elektrodların yardımıyla test ortamında yapılsa da, bu araştırma sonuçlarından gece lambası kullanıyorsanız faydalanabilirsiniz. Günbatımı renklerinde ışığa sahip bir gece lambası uygun bir seçim olacaktır çünkü araştırmalar gösteriyor ki mavi ışık ve beyaz ışık, beden fonksiyonlarını gündüz ayarlarına getiriyor, vücut saatinin doğru işlemesi için gerekli olan melatoninin salgılanmasını gündüzmüşçesine baskılıyor.

Ezber bozacağım noktaya gelecek olursak, ışık olmayan ortamda renk yoktur ve duvarların ne renk olduğu uyku kalitesinde hiç fark yaratmaz. Sevdiğimiz renkler eşliğinde yattığımızda, uykuya geçiş süremiz hızlanabilir, ancak uyku kalitemizi yükselteceğini veya uyku bozukluklarımız varsa gidermeye yardımcı olacağını sanmıyorum. Özetle; görmekten keyif aldığımız, güvende hissettiğimiz renkler eşliğinde ışığı kapatmak ve odaya sabah ışığı giriyorsa, sevdiğimiz renklere uyanmak yeterli olacaktır.

Gözümüze ve ruhumuza hitap eden renk tonlarını değerlendirirken, belki de en önemli kriter rengin matlığı veya keskinliğidir. Toleransımızı aşan veya altında kalan tonların bizi huzursuz edeceği aşikar. Uykuya hazırlık için önerebileceğim ilave ipuçları; canlı renklerin psikolojik ve fizyolojik etkileri daha güçlü olduğu için, emin olmadığınız sürece bu renkleri yatak odası haricinde değerlendirmeniz ve yatak odasında dikkati alarma geçiren yüksek zıtlıklara yer vermemeniz. Kararınızı netleştiremiyorsanız, risk almamak için açık renkleri kullanmanız da bir çözüm.

Tek başına hiç bir şeyin mucizevi bir sonuç yaratabileceğini düşünmüyorum ve yüksek kaliteli uyku için salt duvar renginde değişiklik yapmayı da gerçekçi bulmuyorum. Renk uyumlu bir odanın; ancak rahat bir yatak, sağlıklı beslenme, stresten arınmışlık ve diğer duyularınızın da rahat hissettiği bir ortamla desteklendiğinde huzurlu bir uykuya evsahipliği yapabileceği görüşündeyim.