MUTFAK TRENDLERİNE Bİ’ DOKUNAYIM DEMİŞTİM, OLMADI!
Ne değişik bir gün oldu! Anlatacağım…
Sosyal medya ve e-posta aracılığıyla mutfak trendlerine dair ardı ardına dekorasyon makaleleri önüme düşmeye başlayınca, konuya değinmezsem, hele ki lacivert mutfak dolap kapaklarına bulaşmazsam eksik kalırım diye düşündüm. E, blog yazılarımı paylaşma vakti yaklaştı diye notumu da ajandamda görünce, başlıklardan biri neden bu olmasın dedim.
Bu paylaşımların bir kısmı Amerika ve Kanada’dan, bir kısmı Avustralya’dan ve bir kısmı da Avrupa’dan olunca trendlerin kıtalarda apayrı olduğunu net şekilde görmenize rağmen, makaleler birbirlerine sızınca matrak bir tablo karşınıza çıkıyor. Makalenin bir maddesi trendin bir yöne kaydığını söylerken, başka bir maddesi aksi istikameti işaret ediyor.
A) Uzmanlığım olmasa da takipte olduğum, ilgimi çeken bir konu mutfak trendleri.
Mutfak yapı malzemeleri, kullanıcının kaymaz ve temizliği kolay zemin, çizilmez tezgah, pratik depolama alanları ve benzeri ihtiyaçlarına karşılık veren trendlerden elbette nasipleniyor. Ev renovasyonlarında ya da sıfırdan binalarda trendlerin uygulanma şansı daha yüksek elbette.
Mimar malzemeye karar verir. Benim çözüm sunduğum nokta ise, şiir gibi bir mekan için alternatif renklerde kafiyeli tonlar seçmektir.
B) Mutfaklarda renk trendlerine gelince, “ahşaplar ve toprak renkleri”ne karşılık “siyah-beyaz hattında griler” 7-8 senede bir bayrak teslimi yapar.
Benim gözümde mutfaklar, aynen konutun diğer bölümleri gibi kişiye/aileye özel ve “renk trendlerinden” bağımsız olması gereken mekanlardır..
Bronz armatürler trend olduğunda mevcutları değiştirenlerdenseniz, renk trendlerine bakışımı antika bulmanız pek olası :) .
Ortaokul lise yıllarımda her yaz annemle Kuşadası’na yazlığına gittiğimiz sevgili İlkin Teyze düştü aklıma… Nefis tatlıları, pastaları, yemekleri… Neden İlkin Teyze’nin mutfağı düştü aklıma? Neden bu blog yazısına ısrarla İlkin Teyze mutfağı fotoğrafı koymak istedim?
Gerçi o dönem renkleri tanımlamayı bilmiyordum ve hafızamda renk tutma konusunda da halen çok başarılı değilim.
Saf bir turuncu mu, sarıya çalan tonu mu, kırmızıya yaklaşanı mı, hiç bilmiyorum şimdi ama İlkin Teyze’nin mutfak dolap kapakları portakal rengi idi. (Turuncunun psikolojik etkileri yanında, titreşimsel biyolojik etkilerine değinirim başka bir makalede.)
Her yaza ait 24 ila 36 fotoğraf arasında o mutfağı bulamadım. Oysa ki az zaman geçirmemiştik o mutfakta…
(Genç takipçilere not: Milattan önce dijital fotoğraf yerine 24 veya 36 kare kaydedebildiğimiz filmler kullanıyor, fotoğrafçıya filmi verip, bir aksilik olmamasını dileyip, tab edildikten sonra geri alıyor, beğendiklerimizin numaralarını yazıp, kaçar adet daha tab edilmesini istiyorsak sipariş verip, arkadaşlarımızla bir sonraki buluşmada paylaşıyorduk)
Neyse, makaleye temsili görsellerle devam edelim:
1) Yaşam alanınıza alacağınız kadar sevdiğiniz bir rengi, demirbaş malzemelerde kullanmaktan çekinmeyin.
2) Tereddütteyseniz, nötr renklere zemin olmak üzere duvara boyasında kullanabilirsiniz. Değişim daha az zahmetli ve daha az maliyetlidir.
3) Dekoratif ürünler, ev tekstili ve elbette tezgah üzerinde yer alan küçük ev aletleri ile de mekana renk katmak bir çözümdür. Ancak trend doğrultusunda, bu renkte üretim yapıldığı döneme denk gelip, seçeneklerin bol olduğu bir ortamda seçim yapmak uzun süreli keyifli kullanım açısından önemlidir.
Yüzlerce fotoğrafa baktım İlkin Teyze’nin mutfağı bulabilmek için ama sonuç madem sıfır, bu 4-5 saatlik araştırmdan ders çıkarmadan yazı bitmez.
1- İmza rengimizi (olmazsa olmazımız, bizi besleyen renk) nötr renkmişçesine kullanmak bir kez daha çok makul geliyor kulağıma. İlkin Teyze’nin mutfağı gibi. Arkadaşımın fıstık yeşili kanapesi gibi. Bir danışanımın türkuaz oturma takımı gibi…
2- Geçmişten bugüne ne renklerde giyinmişim inanamadım. Mezuniyetler, gece çıkmaları, gündüz buluşmaları. Aman aman. Hepsine de çok özenilmiş belli ki ama olmamış :) Hayal meyal hatırlıyorum zaten özel günlerde giyinme telaşesini (işkencesini) ve annemle alışverişe çıkışlarımızı.
O dönemde kolumdan tutulup bir renk seansından geçmiş olsaymışım, kendime güvenimin ne derece yerine geleceğini düşündüm. Malum, bizler buluğ çağımızda, günümüzdekinin aksine, hayatımızın en paspal görünümlerini sergilemişiz.
Kendinden o da pek ümitli değil gibi :) Kenarda köşede oturmuyorum, en yakın arkadaşımla fotoğraf çekilme seremonilerinden birine hazır ve fotoğraflanmış halim bu. Valla! Selfie yoksa arkadaş var dönemleri :)
3- Yıllardır bakmadığım fotoğraflarda ismini hatırlayamadığım kişilere, bugün aramızda olmayanlara ve gençliğin getirdiği dobişliği eşzamanlı yaşadığım arkadaşlarıma da denk geldim. Hüngür hüngür ağlamakla, fotoğraf paylaşımları sonrası telefonda katıla katıla gülmek arasında gittim geldim.
Vesile oldunuz, sağ olun :) Arada bir siz de geçmiş fotoğraflara bir dalın derim. Bana çooook iyi geldi :)