TREND RENKLERE FARKLI Bİ' BAKIŞ (1)
Olumsuz tepkilerin sayıca daha baskın olduğu yazı serime devam ediyorum.
Ne zaman çoğunluğun coşkuyla karşıladığı yeni sene Pantone renklerine bu kadar eleştirel yaklaşmaya başladım bilmiyorum ama facebook sayfamdaki arşiv taa “marsala” ve “radiant orchid” dönemlerine kadar gittiğini gösteriyor.
Bu arada renk dayatmasını vahim bulan sadece ben değilim. Nice ekonomik görüş, moda renklerin tüketimi körüklemenin bir yöntemi olarak ortaya çıktığı gerçeğine dikkat çekerek, bugün başa çıkmakta zorlanılan sorunların büyük kısmının kaynağı olarak gösteriyor. (1)
Dayatılmış renklere tepki vermeye başlayışım 2013 falan demek ki. Satmayacağını (ya da keyifle giyilmeyeceğini/kullanılmayacağını) bildiğim renklerin seçilmiş olmasından kaynaklıydı o dönem tepkilerim.
Örneğin “marsala” bulanık bir koyu kırmızı olduğundan ne bordoseverleri ne de kırmızıseverleri tatmin edebilecek bir doygunluktaydı. Arada derede bir renk. Satmıştır elbette, mağazaların yarısı bu renkle doluydu. Tüketicinin markaya bağımlılığını artıran, sevdiği ve uzun süre kullanabildiği, bedelinin karşılığını verebilmiş bir ürüne dönüştü mü bu renkteki üretim? Önemsediğim kısım bu. Üreticinin bu renge yaptığı yatırım, hem kısa vadede, hem uzun vadede yüzünü güldürebildi mi?
“Radiant orchid”in satışlarını bilmiyorum. Maliyeti olmaksızın, duvar boyası kartelalarında ve stok fotoğraf photoshoplarında yer aldığına sıklıkla denk geldim. Bu göstermelk uygulamaların, önerilen rengin sattığı yanılgısına sürüklemesi muhtemel.
Anons edilen renk firmanın deneyim çerçevesinin dışında kaldığında, tedirginlik yaratıyor. Bu tedirginliği gidermenin bir yolunun da satacağı deneyimlenmiş bir rengin, trend renk ismiyle piyasaya sürülmesi olduğunu gördüm. Google görsellerde “Radiant orchid” taraması yaptığınızda karşınıza mahallemizin pembesi de bol miktarda çıkıyor :)
2021′in “illuminating” ve “ultimate gray” renklerini, geçmişteki “marsala “ve “radiant orchid” kadar ticari anlamda riskli bulmuyorum.
Pantone’un, toplumsal renk meyillerini değerlendirerek trend öngörülerinde bulunan firmaların (trendforecaster) aksine, belirlediği rengi trend olarak sunan bir firma (trendsetter) olduğunu göz önünde bulundurmak lazım. Gücü olan, kuralı koyuyor.
Bu kadar zincirleme işleyişin olduğu bir ticari dünyada ve modayı takip eden bunca tüketicinin varlığıyla, dayatılanı yok saymak elbette mümkün değil. Ve trend renk tonunun en uygun form üzerinde ve/veya en uyumlu kombinasyonlarla satımına ben de bilgimi sunuyor, desteğimi veriyorum elbette..
Bu işin püf noktası trend rengi kimin alacağını bilmek ve oradan ilerleyerek ürüne ya da mekana uyarlamak. Bu yöntemin yanılma payı neredeyse sıfır. Riskin sıfır olmasının ne derece mucizevi karşılandığını biliyorum. Yeni sezon ürünlerinin ilk görücüye çıkışındaki “rengi doğru kullandık mı” temalı heyecanlı bekleyişlere bu yöntem izlendiğinde pek gerek yok neyse ki. Diğer önhazırlıklar tamamsa, endişe duyulacak en son şey renk.